Tag Archives: yavru

Dibimizi düşüren kampanya

1 Haz

Geçenlerde, yaklaşan dünya kupasının bende yarattığı heyecana daha yakın olabilmek adına, Cape Town’daydım. Size de hemen, dünya kupası için başlatılmış olan ve çok önemli olduğunu düşündüğüm bir kampanyadan bahsedeceğim.

Hollandalı, Cider markası Jillz, içimizi cız ettiren bir kampanya başlatmış. Bildiğiniz gibi biz çocukken, ailemizle beraber izletilen maçlarda, goller atıldığında formalar çıkartılır ve seyirciye koşulurdu. Her ne kadar seyirciye koşma kısmı hala gerçekleşse de , bunu üstlerinde formalarla yapmak zorundalar. Çünkü forma çıkartmak bir kaç senedir sarı kart ile cezalandırılan bir hareket olmuş. Gerçekten çok saçma olan bu kuralın kaldırılması için başlatılan kampanyaya Jillz.nl websitesinden destek olabiliyoruz. Fakat bunu nasıl yapabileceğimizi keşfetmek için birazcık flemenkçeye ihtiyacımız var. O yüzden bu konuda baskı yok. Kampanyayı G Trio olarak gönülden destekliyor ve spor dallarındaki bu çifte standarda son verilmesini istiyoruz. Yüzücüler, atletler ve su topçularının üzerlerini çıkarma özgürlüğü varken, dünyadaki en popüler sporu icra eden futbolcularun ise özgürlüklerinin kısıtlanması büyük haksızlık. Hem, gol olduğunda bizim de en az onlar kadar sevinmeye ihtiyacımız ve hakkımız var. Formaların çıkması için maçın sonunu beklemek zorunda olmamız oldukça can sıkıcı. Bu kampanya hakkında bilinçlenmek ve davamızı daha iyi kavrayabilmek adına Jillz’in hazırladığı aktivist videoyu izleyiniz efendim.

Vintage vs. Modern? #1

8 May

Eski filmlere bakıyorum, her şey daha doğal geliyor. Oyunculuklar, ışıklar, saç şekilleri. Sinemadaki gerçekçilik akımlarının farkındayım, ama ben ondan bahsetmiyorum. Herkesin izlediğindeki gerçekçilikten bahsediyorum, o daha önemli sonuçta.

Newman ve Jackman, Brando ile Pitt veya Dean ile Butler çok farklı kulvardalar, “vintage” kategorisi aynı zamanın aktörleri değil, “modern” başlığı yine bu üç aktörü kolay kolay aynı çatıda toplayamaz. Ama alın size iki set fotoğraf, karşılaştırın.

Ne dersiniz G cemaati mensubu arkadaşlar? İlk anketimiz “vücut” üzerine.

Bol protein tozu mu, fabrika tozu mu? Vintage erkekler mi, modern erkekler mi?

3 Büyüklerin 3 İthal Büyüğü!

8 May

Gilbreth güzel açıklamış diye, benim daha önce söylediklerim de yanlış anlaşılmasın diye, futbol hakkında bu güzide parçayı kaleme alıyorum Sevgili Okuyucular. Derdim Türkiye’deki 3 Büyüklerin 3 Büyüğünü seçmek. Evet, kendileri bizim G dünyamızda fiilen yer almasalar da, sahalara baktığımızda bize “Yaşasın” naraları attıracak futbolcular Türkiye’de top koşturmaktalar!

Ancak bu akşam sadece ithal dostlarla ilgileniyorum. 3 büyüklerde oynayan, 3 en yakışıklı yabancıyı seçtim, kendimce yorumladım. “A ama ot daha yakışıklı, bok daha iyi oynuyor” gibi yorumlar yapmayalım dostlar. Bu çok kişisel bir çözümlemedir, beğenmezseniz bir daha yapmam.

Galatasaray – Harry Kewell

Kendisinin Avusturalyalılığından mı bahsetsem, harika gülümsemesinden mi, zeki asist ve güzel gollerinden mi? Kewell, sempatisi ve düzgün aile yaşantısıyla Galatasaray taraftarının sevgisini kazanmış durumda. Daddy Cool şarkısı kendisine çoktan feda edildi bile. Kewell, hep gol atsın, hep gülsün istiyorum ben şahsen. Baksanıza, gülünce kendisinin yüzünde nasıl da güller açıyor.

Kewell, ayrıca böyle tarz fotoğraflar da çektirmiş zamanında. Kendisinin bu fotoğrafları Türk futbol ve G aleminde bir eksikliği bana hatırlattı: Stil Futbolcu Fotoğrafçılığı! Şöyle yabancı futbolculara bir bakıyorum, hatta Gilbreth bize aktarıyor, stüdyo ve sahalar arasında mekik dokuyor futbolcular. Bizdekiler için de benzer bir uygulama olmalı. Bilmeyenler, Kewell’a sorup öğrenebilir kanımca. “Abi bu fotoğrafları nerede çektirdin?” “Biz de çektirsek sorun olur mu sence?” gibi sorularla değil ama. Cool olun azıcık.

Kewell’ın bu son fotoğrafı da kendisinin ne kadar esnek, ne kadar ileri görüşlü olduğunu gösteren bir diğer kanıttır. Bakın, Kewell hiç şikayet etmeden bu tip aktivitelerin adamıyım der gibi şutunu çekmiş, pozunu vermiş. Kewell için Allah sahibine bağışlasın cümlesini kuruyor, ama yenge, kızma be, arada biz de bakalım senin şu tatlı kocana diye de not ediyorum. Hayranıyız işte, ne yapalım. Maçlarda o gol attığında kendimizden geçip söylüyoruz “Daddy daddy cooooool, Harry Harry Kewelllll!”

Fenerbahçe – Diego Lugano

Ah Fenerbahçe’nin yaramaz çocuğu! Latin Amerika’nın sıcak ikliminden çıkan bir diğer cevher! Futbolunu takip etmiyorum, iyidir herhalde. Kendisi “belirli bir açıdan” öyle harika fotoğraflar veriyor ki, her skandalıyla gündeme geldiğinde feci seviniyorum, zira kendisinin fotoğrafları gazetelerimizi çarşaf çarşaf süslüyor.

Kendisinin bu fotoğrafı biz gay’lerin pek sevdiği hamam sefasına Lugano’nun sempatiyle yaklaştığını göstermekte. Lugano ile aynı kurnaya denk gelme umuduyla artık daha çok hamam, sauna, buhar banyosu, vb. aktivitelerinde bulunacağım. Sizleri de beklerim.

Lugano’yu Fenerbahçe’nin en yakışıklı yabancısı yapan bir diğer özelliği kendisinin hem piç, hem de sevimli çocuk rollerine, bu iki fotoğrafta görebileceğimiz gibi kolayca bürünmesi. Paşa paşa antremanımı da yaparım, gerektiğinde arkadaşlarla havuz eğlencesine de girerim diye bizlere adeta el sallayan Lugano’ya tek sözüm var: Teşekkürler Lugano!

Beşiktaş – Michael Fink

Beşiktaş, bu sene ligde olduğu gibi, yakışıklı futbolcu ithalatında ezeli rakiplerine karşı başarısız olmuş durumda. Aradım, taradım, Tello ve Fink arasında kaldım. O da gönülsüz bir kalıştı hani, ikisini de aslında hiç beğenmemiştim. Sonra ikisine uzun uzun baktım ve dedim ki: Tello’dan Türkiye’de çok var, Fink’ten en azından sadece Bodrum’da var. O nedenle bu Alman dostumuzu seçtim.

Kendisine kirli sakal çok yakışmakta, bu nedenle Fink’i kutluyoruz. Bence Fink’in en başarılı özelliği kendisi gol attığında “fink atmak” deyimiyle esprilere mahal vermesi. Bilenler bilir, böyle şeyleri spor basını pek sever. Yoksa, kendisinin süper bir başarısı yok. Alman işte, herkes Ballack olacak değil ya.

Şimdiden söylüyorum sevgili okuyucular, beğenirseniz “Dünya Kupası Favorilerindeki En İyi Forvetler”, “Alman Liginin Nefes Kesenleri”, “Derbilerin Yakışıklıları” gibi yazılarla bunu bir seri haline getirebilirim. Yok, biz hakkatten sevmiyoruz be futbolu derseniz, köşeme çekilir, yeni konular bulurum. Aklınızda bulunsun.