Yazın gelmesiyle birlikte hayatımızda pek çok şey gerçekleşmiş durumda Sevgili Okuyucular. Bunları diğer yazılarımda da belirttim. Bu yazıdaki konumuz yazın getirdiği diğer o garip anların en can sıkıcısı: “Hetero gibi yapma”nın dibine vurduğumuz günler, geceler, haftalar ve belki aylar. Evet, o korkunç zamanlardan bahsediyorum.
Ailelerinden ayrı yaşayanların aile arasına karışınca sıkça yaşadığı dönemler bunlar. Tüm seneyi rahat rahat “G dostu” yerlerde geçir geçir, sonra bunlara maruz kal! Nedir peki bu maruz kalınan kötü anlar? İşten izin alınca ailemize şöyle bir uğruyorsak, deniz kenarındaki yazlıkta ikamet eden ailemizi haftasonu kaçamağı çerçevesinde ziyaret ediyorsak, okul tatilinde onlar yaşadığımız şehre geliyorsa ya da biz kös kös babaocağının yolunu tutuyorsak o aşırı rahatsız edici ortamlara bu ortamları çok iyi tanıyoruz. Sadece kendi ailemiz değil, arkadaşlarımızın ailelerine de büyük bir oyun oynuyoruz. Ah bu bitmek tükenmek bilmeyen performans!(ki bunun en güzel karikatürünü bu sene Ferzan Özpetek “Serseri Mayınlar”da biraz abartılı olsa da çizmişti.) Bir de düğünler var, her aile büyüğünün evlenmeniz konusunda şakayla karışık görüş beyan ettiği, kimilerinin işi abartıp size kız baktığı o gergin eğlentiler. Bunlara ek mezuniyet baloları var ki, o apayrı bir fenomen, onu ayrı bir yazıda inceleyeceğiz. İşte tüm bu zamanlarda ailemize söylediğimiz yalanlara yenilerini ekliyoruz, yapmacık tavırlarla eski okul arkadaşlarımızla kız kesmek zorunda kalıyoruz veya ailemizin sırtımıza vurup düğünde o çirkin kızı dansa kaldırmamız ısrarlarını görmezden geliyoruz. Evet, “out” olmak harika bir şey, bunu her seferinde destekliyorum, ama kimi insanlara “out” olamıyorsanız veya sadece olmamayı tercih ediyorsanız, bu rahatsız edici ortamlara da uyum göstermek zorunda kalıyorsunuz.
Ortak acı çektiğimiz alanları tanımladım, şimdi tavsiyelere geçiyorum. Bu zor durumlar için size bir iki öneri getireceğim şimdi.
İlk çaba konuşmayla alakalı. Konuşmanızdaki tüm “feminen dokunuşları” yok edin bakalım. “Ay, falans, aaaaaabiiiiii”ler yok. Kelimeleri uzatmak yok, laf düşünürken “hımmm” lar yok. Kibarlığın hiç alemi yok, maçoluğun dibine vurmak için kahkahaları da kısmak gerek. Çok sert kurun cümleleri, futboldan bahsedin, “bu sene X moda değil” cümlesi ve benzerlerini konuşmalarınızdan kati suretle çıkartın. Başaracaksınız.
Gelelim vücut diline. İnsanların elini sıkın, güçlü sıkın, gerekirse öpüşmek için kafanızı öne eğin fakat o ucuz traş kolonyası sizi büyülerken komşunuzun oğlunu “muckk” diye öpmeyin, mesafeli davranın. Bacak bacak üstüne atmak yok, ayırın o bacakları, çok büyük benimki desin bacaklarınızın pozisyonu.
Eğlenirken çok dikkatli olun. Hande Yener’i ne kadar sevdiğiniz size kalsın, içinizden gelen dans figürlerini “Love”a, “Piyasa”ya falan saklayın. O çirkin kızla dans etmek zorunda değilsiniz ama ölçülü oynayın, Ege Bölgesi’ndeki düğünlerde Zeybek oynayanlara öyle hayran hayran bakmayın. Horona, halaya girin ama, kolektif danstan zarar gelmez.
Eğer sevgiliniz varsa cep telefonunuzu ya oldukça kişisel bir hale getirin veya sevgilinizin adını değiştirin. Arada falso vermekten korkuyorsanız, ondan “bir arkadaş” diye bahsederken kendinizi ele vermekten çekiniyorsanız o yokmuş gibi davranın, hiçbir örneğini vermeyin.
Ayrıca restoranın kapısından giren o yakışıklı çocuğa buseferlikbakmayıverin, kendi şehrinizde yaşarken baktıklarınıza sayın. Plajda iyi bir güneş gözlüğü edinmeden hayatta adam kesmeyin, o su damlaları o kaslı kollardan bırakın süzülsün, çaktırmayın, önünüze bakın. Dünya Kupası izlerken çok dikkatli olun. Özellikle Hollanda ve Almanya’nın yakışıklıları karşısında kendinizi kaybetmeyin.
Ya da, benim naçizane önerimdir, bunları kafaya takmayın, kim ne derse desin onu hiç takmayın, istediğiniz gibi konuşun, istediğiniz gibi eğlenin, açık edin veya etmeyin fark etmez. İyi biri insansanız, “hayırlı bir evlatsanız” aileniz bu farklılığınızı diğer farklılıklarınız gibi görmezden gelecektir. Bir müjde: Kimileri gerçekten fark etmiyor bile! Görmezden gelirlerse, tepki verirlerse, ağzınızı ararlarsa bu sefer onların ağızlarının payını, o da isterseniz, verirsiniz. Potansiyelinizi konuşturun, siz doğuştan manipülasyon uzmanısınız.
Yok, ben mahkumum ailemin yanında kendimi kasmaya diyorsanız, bu “rolün” tadını çıkarın. Azıcık maço olmaktan kimsenin G’liğine zarar gelmez. Kim bilir, belki bu roldeyken siz, birilerinin radarına girer, kendinizi ona aşık bile edebilirsiniz. Her şeyden bir hayır doğabilir. Aklınızda bulunsun.