Archive by Author

Mükemmel Çift’e G ayarı

3 May

Bir ihtimalle duydunuz. Türk televizyonlarına yeni bir dizi hazırlanıyor bu aralar. En G friendly ülkelerden biri olduğunu bildiğimiz Arjantin adlı güzide ülke menşeili, oldukça popüler, orjinal adıyla “Los Exitosos Pells” dizisinin uyarlaması olarak yayınlanacak “Mükemmel Çift” olarak adlandırılan dizi. Dizinin konusunu kısaca özetleyelim. Bay ve Bayan Pells, ülkenin en popüler haber programını sunan haber spikerleridir ve bu sayede aynı zamanda ülkenin en ünlü şahısları olmuşlardır. Fakat bu mükemmel çift görüntüsünün ardında, özel hayatlarında tamamen farklı bir yaşantı bulunmaktadır. Bay Pells, televizyon kanalının patronunun oğlu ile mutlu, ama gizli bir ilişki sürmektedir. Kanalın patronu, bir kavga sırasında Bay Pells’i bir kaza sonucu öldürdüğünde, ona tıpatıp benzeyen başarısız aktör aceleyle onun yerine geçirilir. Kendini karmakarışık bir hayatın içinde bulan “yeni” Bay Pells’in başından geçenler, dizinin temasını ve eğlence kaynağını oluşturur.

Dizinin türk versiyonunda ise Bay Pells’i, Tardu Flordun, Bayan Pells’i ise Songül Öden, adındaki hoşça bayan arkadaşımız canlandıracak. Orjinal senaryoya göre, dizinin ilk bölümünün finalinde Tardu Flordun, kanalın patronunun oğlu ile öpüşecekmiş. Tabii ki, bu açıklamaların dizinin yayınlanmasından aylar önce ayyuka çıkmasının altında yatan art niyeti görüyor ve dizinin popülaritesini arttırmak için yapılan bu küçük hareketçiğe çok fazla değinmiyorum. Tabii ki, böyle bir şeyin yapılmayacağını biliyorduk. Çünkü türk televizyonlarında eşcinseller; sadece kırık kırık etrafta dolaşan, cinsel hayatı olmayan, freak show kapsamına alınabilecek bir karaktere büründürülmüş “güldürü” unsurları olarak yer almaya mahkumdur ve her zaman tekil olarak temsil edilirler. Straight görünümlü, yakışıklı, kariyerinde başarılı, halk tarafından sevilen (fakat eşcinselliği bilinmeyen) bir karakter olan Bay Pells, Türk halkının bildiği-sevdiği eşcinsel televizyon karakterinden çok uzak olmasını bir kenara bırakın, bir de cinsel hayatı olacak, üstüne üstlük gayet mutlu olduğu, düzenli bir ilişkisi de olacak. Türk televizyon standartlarına tamamen aykırı. Bu konsept televizyonumuzda o kadar abuk sabuk sulandırılarak işlenecekti ki, bırakın 70 milyonu, buna ben bile hazır değilim. Bunu da hepimiz kabul edelim.

Gelelim asıl değinmek istediğim can alıcı noktaya: dizinin haberleri gay camiasında ayyuka çıkarıldıktan sonra, yapımcılar bir gay dizisi olarak tanınmaktan kortuklarından kelli, öpüşmeyi, sarılma’ya düşürdüklerini (ki bu düşürme devam edecektir kanımca) açıkladıktan sonra, senaryoyu hazırlama aşamalarında aklına gelen parlak fikirlerini de kamuoyuyla paylaşmadan edememişler. Dizinin yapımcısı Endemol Türkiye adlı şirketin patronu Ansi Elagöz, yapım aşamasında Tardu Flordun’a senaryoyu açıklamış ve Tardu’nun eşcinsel bir karakteri canlandırmak istememesi ihtimali üzerine alternatif bir senaryo hazırlamışlar. Bu alternatif senaryoda ise gay sevgili’nin yerine “Şişko ve Çirkin bir kız” sevgili karakteri yaratılmış. Tardu’nun sorun olmayacağını söylemesiyle bu alternatif senaryoya ihtiyaçları kalmamış (keşke kalsaymış). Sevgili Elagöz’ün, denklik teorisine kamuoyuna sunduğu şekliyle değinmeyi borç bilirim. Dizideki, toplumdan gizlenen, ünlü ve kariyer sahibi bir karakterin eşcinsel ilişki içerisinde olması skandalını, aynı pozisyonda birinin “Şişman ve Çirkin” (kime göre?) bir karakterle yaşadığı ilişkiyle aynı derece skandal olması mı yapımcı şirketin bir ayağını çukura sokuyor? Yoksa eşcinsel bir erkeğin, şişman ve çirkin (hem şişman, hem çirkin, sevimli bile değil) bir kıza denkliğinin kurgulandığı senaryonun alenen kamuoyunun önüne sunulması mı sokuyor? Peki güzide yapımcının her iki ayağı da gerçekten çukurda mı? Bize buradan şu mesaj veriliyor:

Evet, eşcinselliğin toplum tarafından istenmeyen, ayıplanan bir durum olduğunun ve ünlü birinin eşcinsel olmasının duyulması halinde skandal olacağının farkındayız. Tüm bunların, şişman ve çirkin bir kız denkliğinde olduğunu düşünüyor ve onların da aynı derecede istenmezlik yaratacağını savunuyoruz. Güldürü unsuru yaratabilmek için, toplumun tüm hassasiyetlerini her şekilde kullanabiliriz.

G’lerde “Datum” konsepti

3 May

” Datum ne ki? “ dediğinizi duyar gibiyim.

Şu cümlelerden birini ya da birkaçını ya kullandınız ya da duydunuz: “Bu akşam date’im var”, “Date’im var, ben gelemem”, “Çok sıkıcı bir date geçirdim”, “Date’in nasıldı?”. Neden bahsettiğimi tabii ki anladınız. Türkçe’de randevulaşma ya da buluşma diye tdk karşılığını verebileceğimiz, etkinlikten bahsediyorum. Peki gerçekten her date bir date midir? Date etkinliğinin zaman içerisinde G kültürümüz içerisinde yoğurulmasıyla, niyetin belli olmasıyla, aynı şablonlar üzerinden gelişen, önceden belli mekanlar, önceden belli siparişler, önceden belli konu başlıklarını rutine sokmamızla, aslında bir date ciddiyeti ve heyecanını kaybetmesiyle bambaşka bir tanım aldığının farkında olmayabilirsiniz. Her şey normal. Çünkü artık buna “datum” deniyor.

Datum kelimesinin çeşitli dillerde karşılıkları mevcut. Bu kelimenin seçilmiş olma sebebi ise, İngilizce’deki “date” kelimesine olan benzerliği. Datum, esasen latince bir kelime ve veriler manasına gelen ve hepimizin aşina olduğu “data” kelimesinin tekili. Bir date kadar hayatımızı etkileyecek derecede önemli olmaması, duygusal ciddiyetten uzak ve halvetleşme amacıyla profil sitelerinden düşürülen kişileri kapsaması sebebiyle küçültme anlamını taşıyarak, bu etkinlik tekilleşiyor. Zaten bir “Datum” her ne kadar birden fazla kişiyle gerçekleşiyor olsa da, tekil bir aktivite. Tek kişinin ihtiyaçları, tek kişinin beklentileri, tek kişinin izlenimleri önemli. Eğer datum konseptine yabancıysanız, artık olmayacaksınız. Çünkü bu konsepti belirleyen önemli maddeleri öğrenmek üzeresiniz.

Datum mekanı: Unutmayın. Bencil olmanız gerekiyor. Kontrol sizde olmalı. Mümkün olduğunca evinizde gibi hissetmeniz gerekiyor. Özellikle eğer datum yaptığınız kişiyi daha sonra evinize davet edecekseniz bu önemli. Bir datum mekanı belirleyin. Menüsünü iyi bildiğiniz, kolay ulaşabileceğiniz bir mekan olmasına dikkat edin.  Her ne kadar datumlar o kadar da önemli olmasa da, kendinizi de şımartmanız gerektiğini unutmayın. Hoşlandığınız, rahat edebileceğiniz bir mekan seçin. Unutmayın, eğer datum, sizin mekanınızda gerçekleşiyorsa, hem kendinizin, hem de karşınızdakinin siparişini mutlaka siz vermelisiniz.

Datum sessizliği: Mutlaka yaşayacaksınız. Sakin olun. Ters giden hiçbir şey yok. Bilin ki, karşınızdakinin tanımak istediğiniz alanı oldukça kısıtlı. Her şey hakkında konuşmak zorunda değilsiniz. Bir an sessizlik olacak. Kahvenizden ya da içkinizden yudumlar alarak, etrafa bakınarak bu sessizliği geçirmeyi tercih edebilirsiniz. Fakat gergin bir ortama mahal vermeden, bu sessizliğin bozulması gerekiyor. Karşınızdakinin bu sessizliği bozmasını beklemek de bir tercih olabilir. Sonuçta, sessizliği bozmam gerekiyor diye kendinizi üzemezsiniz. Bu sizin datum’unuz.

Datum’dan kaçış: Datum’dan kaçış önceden belirli olabileceği gibi, sonradan da ayarlanabilir. Her datum istediğiniz gibi gidecek değil. Her an bir “datum fail” ile karşılaşabilirsiniz. Eğer baştan ümitsizseniz, datum’unuzu başka bir programınızdan önceye denk getirebilirsiniz ya da karşınızdakine o izlenimi verebilirsiniz (“7’de tiyatroya gidicem”, “8’de proje yazmamız lazım” gibi.) Eğer daha önce böyle bir hazırlık yapmadıysanız, hemen ilk fırsatta yakın bir arkadaşınıza mesaj atarak, sizi aramasını söyleyin. O da halden anlayan biriyse, zaten sizi arayıp, çok depresif ve morali bozuk olduğunu söyleyecek ve sizin onu iyi hissettirmek için hemen yanınıza gitmeniz gerekecektir. Zaten çok da önemli değil, tüm bunları yapmamış ve yapamayacak konumdaysanız da her an kalkıp gidebilirsiniz. Bir şey söylemenize de gerek yok.

Datum’un halvetleşmeye ermesi: “Eve gidelim mi?” demeniz yeterli. Zaten karşınızdakinin o kıvama gelmiş olması gerekiyor. Eğer gelmemişse, zaten bir önceki madde olan datum’dan kaçış maddesine geçmenizi öneriyorum. Evde çok fazla vakit geçirmenize gerek yok. Hemen halvetleşme kısmına geçebilirsiniz. Bundan sonra da şu tarz cümleler kurmanız, bir datum’a yakışacaktır. “Sana bir taksi çağırayım mı?”, “Ben yanımda biri varken uyuyamıyorum”, “Birazdan arkadaşım gelecek bende kalmaya, o yüzden sen git”. Zaten karşınızdaki de datum konseptini yalayıp yutmuş bir bireyse, kendi kaçış cümlelerini sergileyecektir. Sonuçta sizin eviniz bir otel değil.

Son olarak. Unutmayın ki, her buluşmanız bir datum değil. Mümkün olduğunca, önem vereceğiniz ve heyecan duyacağınız buluşmalar yaşamaya çalışın. Fakat datum’la yaşamayı da öğrenmeniz lazım.